YEREL SÖZLERDEN/ AĞIZLARDAN ÖRNEKLER (2) (M- Z)Mwww.koseyazilarinayorumlar.comMaa: Bölüm (K.Maraş)
Maada: Başka, diğer (K.Maraş)
Maarim: Meğerse (Kayseri)
Mabal: Vebal, günah (Tokat)
Mabeyin: Oda (Giresun)
Mabeyn: Salon (Gümüşhane)
Macir: Göçmen, Gürcü, Acara’lı (Giresun)
Macirce: Macirlerin konuştukları dil; Gürcücenin Acara şivesi (Giresun)
Maçça: Dert, yara (Ankara)
Hastalık (Kırşehir)
Madal: İştah, yeme isteği (Sinop)
İştah (Giresun) (Ordu)
Madaf: Aranılan, beğenilen (Bartın)
Madallı: İştahlı (Giresun)
Madrabaz: Düzenbaz, işi gücü hile hurda olan, katakulleci (Çankırı);
Düzenbaz (K.Maraş)
Mafir: Defa, kez, kere (Giresun)
Mağatcama: Meğerse, Onun İçin (Giresun)
Mağfir: Müddet, süre (Çankırı- İşine bi mağfir ara verdi.)
Mazı: Direk üzerindeki kiler (Giresun)
www.koseyazilarinayorumlar.comNwww.koseyazilarinayorumlar.comNaadar: Ne kadar? (Kayseri)
Naader: Ne kadar? (Gaziantep)
Nacak: Et parçalamaya yarayan küçük balta, (Çankırı) (Ankara) (Burdur) (Giresun) (K.Maraş)
Necesen?: Ne yapıyorsunuz? (Azerbaycan- Samimi kimseler arasında söylenir)
Necesiniz? Ne yapıyorsunuz? (Azerbaycan- Resmi kimseler arasında söylenir)
Nefer: Kişi, insan, şahıs (Azerbaycan)
Nah: Al, alsana (Giresun)
Naha:Yarı aşağılama (Denizli)
Nahır: Sürü (Gümüşhane);
Sığır sürüsü (Kars)
Nalın: Tahta ayakkabı, takunya, nalin (Çankırı) (Ankara)
Nalin: Tahta ayakkabı, takunya, nalın (Çankırı)
Namazlağ: Namazlık, seccade (Çankırı) (Ankara) (Kayseri) (Giresun)
Namazlık: Beyaz Başörtüsü (Giresun)
Namazlo: Namazlık (Samsun)
Namırsı: Gedik (K.Maraş)
Namırsiye: Cibinlik (K.Maraş)
Namısa: Cibinlik (Burdur)
www.koseyazilarinayorumlar.comOwww.koseyazilarinayorumlar.comObuz: Büyük su arkı, büyük kanal, vadi (Giresun)
Ocakbaşı: Raf,çıkıntı (Giresun)
Oçkur: Uçkur (Kars)
Oflaz: Gösterişli (Ankara)
Uygun, normal (K.Maraş)
Oğunmak: Bayılma derecesinde ağlamak, katılmak (Çankırı) (Adıyaman)
Oğurlamaq: Çalmak, hırsızlık yapmak (Azerbaycan)
Ohçur: Uçkur (Ahıska)
Oxlu: Oklu (Azerbaycan)
Oxşayır: Okşuyor (Azerbaycan)
Oxucu: Okuyucu, şarkıcı, muganni (Azerbaycan)
Okarı: Yukarı, Okaru (Giresun)
Okaru: Yukarı, Okarı (Giresun)
Okka: Ağırlık ölçü birimi (Giresun)
Okkalı: Ağır çeken madde, oturaklı ağırbaşlı kimse, güzel yapılmış yemek/ çay/ kahve (Çankırı)
Ağır (Ankara)
Oklağaç: Hamur açılan yuvarlak uzun değnek, oklava (Çankırı) (Sinop)
Oklan: Sırığın kalını, uzun yuvarlak ağaç parçası (Ankara)
Oklava: Hamur açılan yuvarlak uzun değnek, oklağaç (Çankırı)
www.koseyazilarinayorumlar.comÖwww.koseyazilarinayorumlar.comÖbek: Küme, yığılan her şey (Çankırı- Otu öbek öbek yığdı) (Çanakkale)
Öcül öcül bakmak: Saf ve dikkatli bakış ( çocuklar için ) (Ankara)
Ödek: Korkak (Denizli)
Ötlek (Kayseri)
Ödlek: Korkak (Çankırı) (Giresun) (K.Maraş)
Ödüsıtmak: Çok korkmak (Karaman) (Niğde)
Öflez: Zayıf, solgun (K.Maraş)
Ögeç: Bir yaşını geçmiş erkek keçi (Kars)
Öğendere: Öküzü idare etmek için kullanılan ucu sivri sopa, üngendere (Çankırı)
Öküzü idare etmek için kullanılan ucu sivri sopa, (Niğde) (Samsun)
Öğez: Küçük Sinek, sirke sineği, üvez (Çankırı);
Küçük Sinek (Giresun)
Öğrende: Öküzleri dürtmeye yarayan uzun değnek (Zonguldak)
Öğrün: Gizli (K.Maraş)
Öğşelemek: Elle oğuşturmak (Çankırı- Kızgınlıkla ağzını burnunu öğşeledi.)
Öğürmek: Kusmak üzere olmak (Çankırı) (Giresun)
Öğürsemek: İneğin boğa istemesi, boğaya gelmesi, örsemek (Çankırı) (Giresun)
www.koseyazilarinayorumlar.comPwww.koseyazilarinayorumlar.comPaaç: Kor/ külde ekmek (Giresun)
Paanik: Köfte türü (Adıyaman)
Paazi: Hamurun bir ekmeklik topağı (Çankırı)
Paçavra: Eski kumaş/ bez parçaları (Çankırı)
Paçka: Küçük ev, serentiye benzer yapı (Giresun)
Paçetka: Mısır koçanı (Azerbaycan)
Paçuri: Paçavra (Giresun)
Padar: Çamın dış kabuğu (Giresun)
Pağa: Zornaklı kapıların kilit yeri (Adıyaman)
Pağaç: Külde yapılan ekmek (Giresun);
Yuvarlak ve kalın bir tür ekmek, somun (Kars)
Pağaça: Pilekide pişen büyük ekmek (Ahıska)
Pağla: Fasulye (Kelkit/ Gümüşhane)
Pahal: Kıskanç, çekemeyen (Giresun)
Pahar: Çeşme (Bayburt)
Çeşme (Kelkit/ Gümüşhane)
Pahıl: Cimri (K.Maraş);
Kıskanç (Kelkit/ Gümüşhane)
Pakla: Fasulye (Giresun)
Pala: Bez parçası (Çankırı) (Ankara)
Palak: Ayı yavrusu, Manda yavrusu (Giresun )
www.koseyazilarinayorumlar.comRwww.koseyazilarinayorumlar.comRafan gitmek: Çok hızlı ilerlemek (Giresun)
Rafık: Arkadaş, dost (Karaman)
Rahmet: Yağmur (Çankırı- Yağmur tüm illerde rahmet olarak ifade edilir)
Ramuk: Traktörlerin arkasındaki römork (Zonguldak)
Rasma: Sapan (Zonguldak)
Rayon: Bölge (Azerbaycan)
Razdaki: Razaki (Eskişehir)
Reçber: Çiftçi, rençber (Çankırı)
Relsla: Ray (Azerbaycan)
Reng: Renk (Azerbaycan)
Rıççik: Ağaç kökünün ince dalları (Adıyaman)
Riçaq: Vites (Azerbaycan)
Rik tikme: Kin bağlama (Adıyaman)
Rutubet nizamlayan: Rutubet ayarlayan (Azerbaycan)
Rutubete nezaret: Rutubet ölçen, rutubet kontrolu (Azerbaycan)
www.koseyazilarinayorumlar.comSwww.koseyazilarinayorumlar.comSabiq: Sabık (Azerbaycan)
Sac: Sacayak üstüne konulup, ince ekmek pişirilen yaklaşık 60 cm çapında yuvarlak demir (Çankırı)
Yufka pişirilen demir (Denizli)
Ekmek pişirme aracı (Giresun)
Sacayak: Sac altına konulan üç ayaklı demir (Çankırı)
Üç bacaklı demir (Zonguldak)
Sacaltı, üç ayaklı demir (Giresun)
Sadalamak: Ne yapacağını şaşırmak (Ankara)
Ne söylediğini bilmemek (Karaman)
Sadeyağ: Eritilmiş tereyağ, susuz tereyağ (Çankırı) (Niğde)
Sadır: Hayvan sidiği (Sinop)
Sidik (Giresun)
Sadir: Ses (Kırşehir)
Sadrazam: Cevizli lokum (Afyon)
Saf: Kötülüğe aklı ermeyen, biraz fazlaca temiz duygulu (Çankırı)
Ahmak, uyuşuk (Sinop)
Safa: Su bardağı (Karaman)
Sağdıç: Düğünde damadın yardımcısı, sağduç(Çankırı) (Kars)
Sağduç: Düğünde damadın yardımcısı, sağdıç(Çankırı) (Kars)
Sağlam ol!: Çok yaşa! (Azerbaycan- Hapşıran kimseye
söylenen temenni sözü)
www.koseyazilarinayorumlar.comŞwww.koseyazilarinayorumlar.comŞabalıt: Kestane (Azerbaycan)
Şabbaz: Şahbaz, hamarat (Afyon)
Çevik hareketli, eli çabuk (K.Maraş)
Şadenlik: Bahşiş (K.Maraş)
Şadılamaymun: Şekilsiz, şekilden şekile sokmak (Afyon)
Şaklak: Tokat (Çankırı- Şaklağı vurursam feleğin şaşar)
Kabarmış (Ankara)
Ekmek tatlısı (Kayseri)
Şakuka: Yaban armudu (Adıyaman)
Şal: Kadinlarin beline veya boynuna taktigi kumaş (Kayseri)
Şalak: Ham/ kelek/ olmamış kavun, yağı az konulmuş yemek (Çankırı);
Olmamış bostan/ kavun/ karpuz (Kırşehir);
Pörsümüş içi geçmiş salatalık (Giresun)
Şalgacı: Gereksiz, boş (Karaman)
Şalgam: Tohumluk hıyar (Giresun)
Şamar: Tokat, sille (Çankırı) (K.Maraş)
Şamata: Fazlasyla gürültü etmek, rahatsızeden gürültü (Çankırı) (K.Maraş)
Şambal: Şekli bozulmuş, kafatası yapısı bozuk olan, Şambili (Sinop)
Şambili: Şekli bozulmuş, kafatası yapısı bozuk olan, Şambal (Sinop)
www.koseyazilarinayorumlar.comTwww.koseyazilarinayorumlar.comTa: Daha (Giresun)
Taa: Duvarın içerisine yapılmış küçük dolap (K.Maraş)
Tabbasan: Yürümesini bilmeyen (Sandıklı/ Afyon)
Taca: Daha (Burdur)
Tada: Ağabey, baba (Ahıska)
Taflan: Kiraz'a benzer bir meyve, karayemiş (Ordu) (Giresun)
Taflan tuzlusu: Taflan'dan yapılan Giresun'a has bir yemek (Giresun)
Tafra: Küskün kimsenin naz etmesi (Çankırı-Tafra yapıp durma, yemeğe gel); Sinir (Karaman)
Tağ dibi: Pencere kenarı (K.Maraş)
Tağaryirlenme: Kendinden geçme (Kars)
Tahıldak: Ham incir (K.Maraş)
Tahra: Et kesme satırı (Çankırı) (Ankara)
Odun ve dal kesme aracı (Burdur)
Tahtabı: Takunya (Kırşehir)
Tahtalı: Karpiştelerde çevresi açık gölgelikli tahta bölüm (Burdur)
Tahtalıköy: Mezarlık (Çankırı)
Tahtambeç: Evlerde iskele balkon, çıkma (Samsun)
Taxminen: Tahmini olarak, aşağı yukarı (Azerbaycan)
www.koseyazilarinayorumlar.comUwww.koseyazilarinayorumlar.comUballak: Biraz ıslak, nemli (Zonguldak)
Uca: Yüce, “Uca dağların başında” (Kars)
Uçkur: Pantolan veya iç donunu bele bağlayan ip/ bez (Çankırı)
Oçkur (Kars)
Uçuh: Yıkık (Kars)
Uçuk: Hastalık/ sıkıntı sonucu dudakta oluşan yara (Çankırı)
(Burdur)
Ufra: Yufka açılırken kullanılan un (Burdur)
Uğra: Yufka ekmeği açılırken kullanılan un (Çankırı- Etrafa uğra saçıldı)
Un (Denizli)
Uğrun: Gizli (Çankırı)
Uğrun uğrun: Gizlice, gizli olarak (Çankırı- Genel olarak iki kelime birlikte kullanılır.)
Ufak tefek: Kısa boylu, zayıf çelimsiz kimse; küçük parça eşyalar (Çankırı- Genel olarak birlikte kullanılır)
Ufrasa: Kocakarı ilacı (Burdur)
Uğru: Hırsız (Çankırı) (Azerbaycan)
Uğrun: Gizli, saklı (Çankırı-Uğrun uğrun kaçtı) (Kırşehir)
Uğunmak: Ağlarken nefesi tıkanmak, katılmak (Çankırı)
Canı yanmak, kendini parçalarcasına hareket etmek (Ankara)
www.koseyazilarinayorumlar.comÜwww.koseyazilarinayorumlar.comÜ guşu: Puhu kuşu (Ankara)
Üçetek: Üst üste giyilen bayan elbisesi (Çankırı)
Üçün: İçin (Azerbaycan)
Üfecük: Küçücük (Zonguldak)
Üğüm: Fındık dalı; Fındık ağaçları (Giresun)
Üğüm üğüm: Tane tane (Çankırı- İrmik helvası üğüm üğüm olmuş)
Üğürtmek: Soğanın tohumlu dalı(K.Maraş)
Üğütlemek: Ayıklamak, ayırmak (Karaman)
Üleş: Leş (Adıyaman)
Üleşmek: Bölüşmek, paylaşmak(Çankırı) (Ankara)
Ülübü: Fasulye (Karaman)
Ülük: Çaydanlık gibi araçların su akıtılan bölümü(Burdur)
Ülüklü: Arazide kullanılan ağaçtan yapılmış su kabı (Burdur)
Ümmen: Saklambaç oyununda ebenin durduğu direk (Denizli)
Ümük: Boğaz, gırtlak, boyun (Çankırı) (Ankara)
Ün: Ses, bağırtı (Ankara) (Burdur)
Ünemek: Gelişmek, büyümek (Burdur)
Ünnemek: Çağırmak, seslemek (Çankırı) (Ankara) (Burdur)
Üngendere: Öküzü idare etmek için kullanılan ucu sivri sopa, öğendere (Çankırı)
www.koseyazilarinayorumlar.comVwww.koseyazilarinayorumlar.comVa: Ve (Azerbaycan)
Vacur vucur konuşma: Boş ve çok konuşma, anlaşılmayan konuşma (Çankırı- Vacur vucur konuşuyorlar.) (Giresun)
Vadıl: Salak (Karaman)
Vah: Üzüntü ifadesi, (Çankırı-Vah vah! Yazık olmuş);
Deme!(Kırşehir)
Van: Hitap şekli (Gümüşhane)
Vanılamak: Bağırmak, kedilerin miyavlaması (Kayseri)
Vanneden: Ya!, vah vah! (Afyon)
Varivi: Yürü git/ gidiver anlamında bir kelime (Sinop)
Varlı: Zengin (Kars)
Varlıklı: Zengin (Çankırı)
Varu: Varır (Samsun)
Vazaldak: İri, çabuk büyüyen, uzun boylu (Giresun )
Vele: İnce bez parçası (Afyon)
Velesbit: Bisiklet (Çankırı) (Kırşehir);
Bisiklet, cin atı (K.Maraş)
Vedre: Kova, su kabı (Azerbaycan) (Kars)
Velen velen: Canı yanıyor gibi bağırmak,ağlamak (Ankara)
Velense: Battaniye (Burdur)
Velesbit: Bisiklet (Çankırı) (Ankara)
(Kayseri) (Kırşehir)
www.koseyazilarinayorumlar.com Ywww.koseyazilarinayorumlar.comYaba: Tahta/ demirden beş- altı parmaklı ot/ saman yükleme aracı (Çankırı)
Ağaçtan yapılmış harman aleti (Ahıska)
Saman, ot, vb. karıştıran alet (Kayseri)
Dirgen, çatal (Gümüşhane)
Harmanda sapla buğdayı savurtarak ayırma aleti (Zonguldak)
Yabanova: Kızılcahamam ahalisi (Ankara)
Yad: Yabancı (Kars)
Yadırgama: Birini yabancı görmek (Kayseri)
Yadırgı: Yabancı (Ankara)
Yabancı (Kırşehir)
Yafta: Kurra ile bölüşmek (Karaman)
Yağır: Elbise v.s. nin kirden meşin gibi olması, at ve eşekte yük vurmasıyla oluşan yara (Çankırı);
Kir, yağlı, yaralı sırt (Ankara)
At ve eşekte yük vurmasından oluşan yara. Suçluluk
hissi (Burdur);
Kir(Karaman)
Yağırnı: Sırt (Afyon)
Yağlaş: Muhallebi; unlu çocuk yemeği (Giresun)
Yağlıç: Sac üstünde yufka/gözleme pişirirken yağlamada kullanılan sopaya takılı tülbentle yapılmış araç, yağluç (Çankırı)
www.koseyazilarinayorumlar.com
Zwww.koseyazilarinayorumlar.comZaar: Zahir, herhalde, galiba (Çankırı) (Kırşehir);
Herhalde (Adıyaman)
Sokak köpegi (Ankara)
Köpek cinsi (Giresun)
Zaara: Buğdaydan yapılan un’un genel adı, zahra, zağra (Çankırı)
Mısırdan yapılan un’un genel adı, zahra (Giresun)
Zabacca: Sabahleyin (Giresun)
Zabatcak: Yarın sabah (Giresun)
Zabayıtsız: Görgüsüz (Sandıklı/ Afyon)
Zabın: Zayıf, halsiz, fersiz, çelimsiz (Afyon) (Ankara) (Eskişehir)
Zabırtlak: İri, büyük (Bozat/Giresun )
Zabun: Çelimsiz (Kars)
Zafli konuşmah: Yüksek sesle konuşmak (Ahıska)
Zagidi: Cıbıl, yoksul Afyon)
Zağ: Karakarga, keskin, sivri (Kars)
Zağal: Tembel (Adıyaman)
Zağar: Küçük köpek yavrusu, köpek eniği (Çankırı) (Kars) (Kırşehir);
Uyuz köpek (Giresun)
Köpek (Samsun)
www.koseyazilarinayorumlar.com"ÇANKIRI- DİĞER İLLER VE AZERBAYCAN YEREL SÖZLER/ AĞIZLAR" KİTABIMA BAKINIZ.