Gönderen Konu: HERKES KÖŞE YAZISI YAZABİLİR Mİ?  (Okunma sayısı 132063 defa)

is

  • Administrator
  • Sr. Member
  • *****
  • İleti: 472
HERKES KÖŞE YAZISI YAZABİLİR Mİ?
« : Mayıs 06, 2008, 08:10:17 ÖS »
HERKES KÖŞE YAZISI YAZABİLİR Mİ?

           Evet! Herkes köşe yazısı yazabilir. Neden olmasın ki? "Kabiliyetim var" diyen herkes köşe yazısı yazabilir. Bu iş, gönül işidir. Bu iş, bir kısım insanların duygu ve düşüncelerini herkese, her kesime iletebilme düşüncesiyle, harekete geçebilme isteğidir. Bu istek herkeste olmaz. Olanların köşe yazısı yazabildikleri bir gerçek olarak ortada dururken; "sen yazı yazamazsın" diyebileceğim, bir tek kişi göremiyorum. Deneyiniz, göreceksiniz. Yazmak için gerekli olan at ile deve misâli, pahalı bir şey değildir. Bir kağıt ile bir kalemdir. Onları da en fakir insanımız bile temin edebilir. Bu yönü ile diyebiliriz ki:

           -Yazarlık mesleği, sermayesi en az olan bir meslektir. Ancak unutmayınız ki, yazarlık mesleği, bu kadar düşük sermaye ile, yapılabilir anlamına gelse de; çok pahalı olan tek bir şey vardır, o da:

           YAZABİLME CESARETİ’dir. Bununla da kalmaz. Yazar olabilmek için öncelikle olması gereken:

           YAZABİLME KAABİLİYETİ’dir. Bu da yetmez, edebî yönden:

           YAZIM KURALLARI’nın bilinmesi gerekir. Bu yazılanlar çerçevesinde, ben yazar olacağım diyebilen hiç kimseyi engelleyecek bir kural kaide yoktur. Ancak bir önceki konu başlığı altında detayları ile verdiğim, KÖŞE YAZISI YAZMA GENEL KURALLARI’ndan tâviz vererek; insanları kırıp dökerek; delilsiz, şâhitsiz, çamur atıp; "izi kalır" diyerek; yazarlık yapılacağına, hiç yapılmaması daha hayırlıdır. Tüm bu KÖŞE YAZISI YAZMA GENEL KURALLARI’na uymak, iyi bir köşe yazarı olmak için, kanaatimce, vazgeçilmez unsurlardandır, diyebilirim. Bir defa daha "köşe yazılarının genel kurallarını hatırlatmakta fayda vardır.":

           Bu yazılanlar çerçevesinde, okuyucu görüntülerini verdik. Köşe yazılarının genel kurallarını açık açık, ince detaylarına kadar, göze hitap eder şekilde ve tekrar tekrar yazdığımız zannına kapılsak da, ince eleyip sık dokumak suretiyle ve gözler önüne serebilmek gayesiyle, bu kuralları bir daha gözden geçirmek üzere, aşağıda tekrar veriyorum:

         KÖŞE YAZILARININ GENEL KURALLARI:

           Köşe yazıları, genel ahlâk kurallarına aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, genel hukuk kurallarına aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, kamu vicdanına(mâşeri/ toplumsal/ topluma ait vicdana) aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, örf ve âdetlere aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, insanî kanaatlere aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, insan hak ve özgürlüklerine aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, siyasî kanaatler içerebilir; ancak, yine de, genel ahlâk kurallarına aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, siyasî kanaatler içerebilir; ancak, yine de, genel hukuk kurallarına aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, siyasî kanaatler içerebilir; ancak, yine de, kamu vicdanına aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, siyasî kanaatler içerebilir; ancak, yine de, örf ve âdetlere aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, siyasî kanaatler içerebilir; ancak, yine de, insanî kanaatlere aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, siyasî kanaatler içerebilir; ancak, yine de, insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı duygu ve düşünceleri taşıyamaz.
     
           Köşe yazıları, ideolojik duygu ve düşünceleri taşıyabilir;  ancak, yine de, genel ahlâk kurallarına aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, ideolojik duygu ve düşünceleri taşıyabilir; ancak, yine de, genel hukuk kurallarına aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, ideolojik duygu ve düşünceleri taşıyabilir; ancak, yine de, kamu vicdanına aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, ideolojik duygu ve düşünceleri taşıyabilir; ancak, yine de, örf ve âdetlere aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, ideolojik duygu ve düşünceleri taşıyabilir; ancak, yine de, insanî kanaatlere aykırı olamaz.
     
           Köşe yazıları, ideolojik duygu ve düşünceleri taşıyabilir; ancak, yine de, insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı duygu ve düşünceleri taşıyamaz.


           Zaman zaman tartışıldığını görürsünüz:

           Mankenden şarkıcı olur mu?
           Foto modelden dizi oyuncusu olur mu?
           Mankenden artist olur mu?
           Tiyatrocudan şarkıcı olur mu?

           Af edersiniz! Anlayamıyorum ve soruyorum:

           -Bu tartışmaları ortaya koyanların gâyesi nedir?
           -Ne kadar sağlam bir zemin üzerinde tartıştıklarını zannetmektedirler?
           -Bu tartışmaların faydası kimleredir?

           Bu gibi sorular çoğaltılabilir. Ancak hâdiselere tarafsız gözle bakanlar için, bu tartışmaların, "havanda su dövmek" gibi bir görüntüyü çağrıştırdığını düşünmemize de engel yoktur.

           Evet! Bu tartışmalar, havanda su dövmektir. Zira, çeşitli meslek grubundan olan bu kimselerin kabiliyetleri, şu veya budur denilse de; kendilerine olan talebin, göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Pazara çıkarılmış bir malın, talep edeni yok ise; o malın değeri de yoktur. Her mesleğin mensupları arzu ederler ki, kendi mesleklerinden geçimlerini sağlasınlar. Ancak mesleğinden para kazanamayan, fırsatı da olan bir kimsenin gelen taleplere, ben şu veya bu meslekten değilim diye para kazanmaktan kaçınmasını beklemek olan, "yapamaz", "edemez" düşüncesi, tamamen boş sözlerdir. Elbette! Arzu edilir ki, yıllarını tiyatroya vermiş bir tiyatro sanatçısının, sunuculuk yaptığına şâhit olalım. Böyle de olmalıdır. Ancak, gösteriş itibariyle, gözlere hitabeden

(şimdi ki bir kısım insanımızın "zaman bunu götürmekte, bu nedenle, gözlere hitabeden sanatkârların öne çıkarılması gerekir" demelerini anlamak da zordur sanıyorum.)

bir mankenin sunuculuk yapması normal karşılanır hale gelmiştir. Arz-talep dengesi çerçevesinde haklı olabilirler. Ancak sunuculuğun da bir okulu olduğunu unutmamak gerekir. Bilhassa, meslekten olmayanları seyirci karşısına çıkarabilen patronlarla, genel yayın yönetmenlerini, bu konularda hassas olmaya çağırmakta fayda vardır. Tatbikatta görülmektedir ki, bu tür meslekten olmayanların, furya halinde, medyada "fink atmaları" sonucu, eğitimsizliği de ele alarak düşündüğümüzde, bir çok dejenere/ yozlaşmış/ bozuk görüntülere de rastlanabilmektedir. Bir kısım insanlarımız:

           -Ne karışıyorsunuz? Ben bu meslekten olmayan şu kimsede kabiliyet gördüm. Sahneye de çıkarıyorum. Ne karışıyorsunuz? "Keyif benim. Köy Mehmet Ağa’nın" derse, ne diyebiliriz. Halk tabiriyle, keyif onun, köy de Mehmet Ağa’nındır. Doğrudur.       

           "Yazar olmak için tahsil gerekir. Herkes yazar olamaz" sözlerini ısrarla söyleyenlerin de, yine havanda su dövdükleri kanaatimi iletmek isterim. Zira bu işlerin tamamına, arz-talep dengesi yönünden bakıldığında, bir anlam ifade eder. Hatırlarsınız:

           Birçok televizyon kanallarında, bazı kimselerin peşine düşülür. Reyting yapması muhtemel kimselerle irtibat kurulur. Bu kimseler değer bakımından, hiçbir şey ifade etmeseler bile, üç kuruşluk çekişmelere prim verenlerin bulunduğu bir cemiyette, bu kimseler aylarca, tiyatro sahnesine konulmuş tiyatro oyunları benzeri, "dedi ki", "dedim ki" sohbetleri ile, cemiyetin tüm fertlerinin bağlanması ve şuursuzca bu düzmece oyunları sergilemelerini seyretmeleri amaçlanmaktadır. Bu kalitesizlik, elbette reyting uğruna yapılmaktadır. Üç kuruşluk dünyalık uğruna yapılmaktadır. (i)

           "Ben piyanist olacağım." deyiniz ve bir piyano almakla işe başlayınız. İşte size bir piyanist adayısınız. Ancak piyano, küçük yaşlarda çalınmaya başlanırsa, kabiliyetiniz gelişir, daha iyi çalma fırsatını elde edersiniz. Elbette! Bu işin okulundan yetişirseniz, ayakları yere basan bir eğitimin verdiği doğrularla mükemmelliğe erişebilirsiniz. Elbette! Bu işler eğitimle  elde edilirse güzelliklere imza atabilirsiniz. Kabiliyetiniz varsa, virtüöz olma yoluna da girebilirsiniz. Piyano çalabilmek için herkes tarafından tavsiye edilecek olan bu normal yoldur. Ancak bir müzik âletinin çalınması o kadar kolay olmasa da, istekle ve başarma hırsı ile icrâ edilmesi sonucu, bir virtüöz gibi çalınamasa da, bu işi başardığınızın görüntüsünü verebilirsiniz. Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. 70-80 yaşlarında okuma yazmaya azmetmiş ihtiyarları(az da olsa) görebilmekteyiz. Çoğu insanın bu yaşlarda ismini bile unuttuğu bilinirken, bu insanların(örnekleri de vardır) okuma-yazmayı öğrenmeleri tesadüf değil, "Azmin Zaferidir" diyebiliriz. (s)

           Siz de yazar olacağım derseniz ve azimle yazar; yazdıklarınızı, bu işi bilenlerle tartışarak, bu işin pîri olan yazarlar ve eğitmenlerle kotararak; işe devama karar verirseniz; sizin de yazar olmamak gibi bir lüksünüz yoktur. Siz de yazar olabilirsiniz. Bu sözlerimizle gençlerin bu yöne yönelmelerinden başka bir amacımız yoktur. Teşvik ile ortaya çıkabilecek kaabiliyetlerin önünün açılması pahasına bu düşüncelerimi ziyaretçilerimizin önüne koymak suretiyle, belki bu memleket birkaç yazar kazanabilir düşüncesindeyim.

           Yazılan kitapların azlığı ülkemizin temel sorunlarındandır. Bu düşünce ile kitap yazmanın teşvik edilmesi, bence, millî bir görevdir. Bu görev de Kültür Bakanlığımızın aslî görevleri arasındadır. Nerede teşvik edici yarışmalar? Nerede düzenlenen kitap yazma kursları? Sayın Kültür Bakanlarımız Hodri Meydan! Baş Pehlivan sizsiniz. Güreş için çayırlarımız sizlerin teşviklerini bekliyor. Er meydanlarına dâvet edilen güreşçilerimiz gibi, yazarlık için teşvikler sizin elinizden çıksın. Hodri Meydan! (is)     

           Bu sözlerden sonra, sitemize yazacaklarınızın, tartışmalarla desteklenmesini arzu etmekteyiz. Bir yakınımın, annesi hakkında yazdığı bir mail’i aldığımda, okuduklarıma inanamadım. Anneler hakkında ne güzel tespitleri varmış ki, bu sözler dökülüvermiş. Dedim. Cevâben, babalar hakkında düşüncelerini de yazmasını istedim ki, onun yazarlık konusunda bir cevhere sâhip olabileceğini belirterek, teşvik edici olmaya çalışayım. Ne güzel değil mi? Teşvik edici olmak. Köstek olmamak. Ne güzel. Bu nedenle köstek olmamak açısından, "ben yazar olabilir miyim?" diye yazanlara yol göstermek açısından, belki kabiliyeti var da, su yüzüne çıkmamış olabilir düşüncesi ile, bilhassa gençlerimize kabiliyetlerinin farkında olmaları için, yol göstermek gerektiğine inanarak bu cümleleri yazıyorum.

           Bu yazılanların yukarıda belirtilen genel kurallara uygun olarak/ genel kurallara ters düşmeden yazılmasında fayda umuyorum. Bu şekilde birbirlerine saygılı insanlarla dolu bir cemiyetin nüvesini atma yolunda, karınca-kararınca, ufak bir adımı takip edecek, furya hâlinde yazar olabilme teşvikleri, kampanyaları ile desteklenen gençlerimizin bir kısmının, yazı dünyamıza kazandırılması düşüncemi, Kültür Bakanlarımıza ve tüm yazarlarla ilgili sivil toplum kuruluşlarına/ derneklere/ birliklere iletiyorum.   

           Nice yazarların piyasada boy göstermeleri için, gayret etmeleri temennilerimle, tüm yazar adaylarına başarı dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum:

           "Cesâretle ileri atılın sellercesine;
           Doldurun köşeleri tam ercesine;
           Bir gül bahçesine girercesine;
           Şu güzel köşelere yerleşin lütfen!" (Orhan Şaik Gökyay'ı Rahmetle anıyorum.)

           Cesaretle yazmaya başlayan gençlerimizi şimdiden tebrik ediyorum. Bilgisayarınızın başında ilk adımlarınızı atıyor olmanızı hissederek; güzel günlere hep birlikte diyorum.

           Saygılarımla... 06.05.2008 21,23- 08.06.2009 13:21

           ÖNEMLİ NOT: Herkesin düşünce tarzı farklı olmakla beraber, yazarlık mesleğini seçmeyi düşünecek kimselerin öncelikle günlük tutmalarını tavsiye ediyorum. Tuttuğunuz bu günlüklere, geri dönüp baktığınızda, kendiniz bile hayretle:

           "Ne güzel oldu. Geçmişten esintileri not etmiş olmam." diyebileceksiniz. Faydası olacağını umut ettiğim için tavsiye mâhiyetindedir.
 
« Son Düzenleme: Ağustos 10, 2024, 11:05:35 ÖÖ Gönderen: is »