Gönderen Konu: MÜBALAĞA SANATI  (Okunma sayısı 20730 defa)

is

  • Ziyaretçi
MÜBALAĞA SANATI
« : Haziran 09, 2009, 02:05:21 ÖÖ »
MÜBALAĞA SANATI

           Edebiyatta bazı yazarların mübalağa sanatını kullanarak yazdıkları yazılar mevcuttur. Bunlar bilhassa masalcı yazarlarımızda ve anonim olarak söylene gelen masallarda fazlasıyla görülen bir düşünce tarzı/ yazım sanatıdır. Mübalağa, kelime manası itibariyle, abartı, abartmak anlamlarında kullanılır. Abartmak kelimesi de, bir şeyi olandan fazla göstermek anlamına gelmektedir.

           Bazı zamanlarda mübalağa sanatını kullanarak düşünmenin, düşünce potansiyelimizi yönlendirme açısından, fayda sağladığı bilinmektedir. Her konuda mübalağa sanatını kullanabilirsiniz. Bazı konularda(çok para kazanma, zengin olma, üretimin büyük boyutlara çıkarılması, piyasanın ele geçirilmesi gibi) mübalağalı düşünme sonucu, bazı hareketlerden, bazı teşebbüslerden vazgeçilebildiğinin görülmesi, mübalağa ederek düşünmenin fayda sağlayabileceği kanaatini uyandırabilir. Aşırı hırslı kimselerin hırslarını törpüleyebilir. Bu yönü ile faydalı olduğu söylenebilir.

           Mübalağa sanatını yaşantınızda, kendinize uygulayınız; fikren/ düşünce itibariyle, yapacağınız bir kısım faaliyetlerden hemen vazgeçtiğinizi göreceksiniz. Sebebi gayet açıktır. Her konuda insanların isteklerinde bir işbaa(doyum) noktası/ istek ve ihtiyaçlarınızın en üst sınırı vardır. O noktaya fikren de olsa, mübalağa sanatını kullanarak gelindiğinde, insan, isteklerinin aşırılığının görüntüsünü, alır ve daha fazlasını istemez hale gelebilir. Zira Fazlasıyla eline geçen imkanlar, onun için aranılan, arzu edilen/ peşinde koşulan şeyler olmaktan çıkarlar; arzu edilmez olurlar. Hemen isteklerinden vazgeçtiklerini görüverirler. Zira doyum noktasına gelinmiştir.

           Dünyaları isteyen bir kimseye harcayamayacağı kadar çok para veriniz. Bir müddet, ne oldum delisi gibi harcama yapar. Ancak ilerleyen zamanlarda, hesabını bilmediği kadar çok paranın, onu sıkmaya, çeşitli sıkıntılar içerisine çektiğini düşünmeye başladığı andan itibaren de, kişiye bu kadar çok paranın mutluluk vermediği, kanaati gelişir. Maddiyatının olmadığı günlerinin özlemini çekmeye başlayabilir. Dünyada bir çok insanın ekmek bulamadığı bir zamandayız. Zenginlerin daha zengin; fakirlerin daha fakir hale geldiklerini görmeyen, bilmeyen var mı? Mübalağalı isteklerinizi, mübalağa sanatını kullanarak, karşıladığınızı düşününüz ve bu kadar fazla hırsın nerelere sizleri götürdüğünü, akıl süzgecinizden geçiriniz. Çoğu hareketlerinizin düzene girdiğini, aşırı isteklerinizin törpülendiğini göreceksiniz.

           Her konuda mübalağa sanatını örneklerinize alınız; düşüncede de olsa, yaşantınızı mübalağalı şekilde sürdürmeye çalıştığınızda, doyum noktasına düşünceyle de olsa ulaştığınızı hissedebileceksiniz.

           İnsanın kırk gün baklava yemesiyle, baklavadan bıkacağı söylenir. Elbette bu verilen süre mübalağalıdır. Zira herkesin denemesinde fayda vardır. Üç gün arka arkaya baklava yemek suretiyle deneme yapınız, inanınız ki, üç gün sonunda dahi, çoğunluğumuz, “baklavadan başka tatlı yok mu” diye şikayete başlayacaktır.

           Mübalağa edilmiş bir konuda, aşırılıklar çok fazladır. Düşündüğümüzün de üstünde aşırılıklar mevcuttur. Kırk gün baklava yenilmesinin önerilmesi örneğinde olduğu gibi, fazlasıyla uzun zaman bu denemeyi yapma tavsiye edilmiştir. Ancak bu sözün kaynağı olan atalarımızın, mübalağa ettiklerini bildikleri kanaatindeyim. Zira üç gün arka arkaya yediğiniz baklava bile insanı sıkarken; bu güzel, güzel olduğu kadar insanın hayatına yön veren sözün, mübalağa sanatı ile kırk güne çıkarılarak söylenmiş olması; mübalağa sanatının fayda sağlayacağının pekiştirilmesi açısından olsa gerektir. Aslında kırk gün baklava yemeye zorlanan bir kimsenin, bu süre kadar işkenceye maruz kaldığını düşünmemize sebep olabilecek bir uzunlukta olduğu herkesin malumudur.

           İnsan hangi konuyu ele alırsa alsın, mübalağa ederek o konuda, kendi davranışlarının ne olacağını düşündüğünde; yapmak istediği hareketlerinden, genellikle, vazgeçmek isteyecektir. Zira düşüncesinde bile, yapılacak işin mübalağa sonucu artırılması, o kimseye fazla görünmüş olacaktır ki, yapılacak işin, normal sınırlarda kalmasını arzulamasına vesile olacaktır.

           Uzun süre aç kalmış bir insanın yemeğe kavuştuğunda, yediği miktar, biraz abartılı olabilir. Ancak günlerce aç kalmış bir kimsenin bile, mübalağa sanatında abartılan miktarlar kadar yemesi düşünülemez. Mübalağa ile gelmek istediğimiz nokta, insanın hırslarının frenlenmesinin önemine vurgu yapmak içindir. İnsanlar, genel olarak bilindiği üzere, aç gözlü bir yapıya sahip olarak dünyaya gelirler. Bebeklerin devamlı yeme iştahları vardır. Elbette yemeden büyümelerini beklemekte mümkün değildir. Ancak belli yaşlara ulaştıktan sonra yeme hızları kesilir; normale dönmeye başlar. Bu metabolizmanın frenlenmesidir. Bazı insanlar frenlemeyi yapamadıkları için, şişmanlık(obezite) tehlikesi başlar. Yemek yemede mübalağaya kaçmak olan şişmanlık, bir müddet sonra frenlenemeyen, devamlı yeme arzusu ile desteklenen bir hastalık halini alır.

           Bu günün moda deyimlerinden biri olan, “alış- veriş keyfi” ifadesi, mübalağaya kaçacak kadar, insanların yapılarına sinmiş durumdadır. Çarşı- pazar gezerken, bilhassa giyim mağazalarında, alış- veriş etmeden geçemeyen kimseler(özellikle bayanlar) mübalağalı şekilde alımlar yapabilmektedirler. Bu kimseler, kendi kendilerine “ben ne kadar elbise alırsam doyum noktasına ulaşacağım” diye sorsalar, cevaplarını, kendilerinin de verebileceklerini sanmıyorum. Bazı kimselerin alacaklarını mübalağalı şekilde yaptıklarını düşünmeleri sonucu, bu davranışlarından vazgeçer hale gelecekleri söylenebilir. Zira dolaplar dolusu elbisesi olan bir kimseye mevcudun 3 katı, her biri bir diğerinden farklı elbise çeşitlerini getirip önüne serdiğinizde/ ya da mübalağa sanatının gereği olarak, mübalağalı şekilde aldığını düşünmesini sağladığınızda, büyük ihtimalle, bu kadar bol çeşit karşısında doyuma ulaşacaklar; bir daha elbise alma iştahlarının azalacağını/ kalmayacağını görebileceklerdir. Burada gerçekleşen nedir? Bu kimsenin gözünün doyması neticesinde, isteğinin azalması/ isteğinin kalmaması olayıdır.

           Tabiidir ki, bunları yazarken akla geliveren, bu mübalağa sanatını kullanan/ mübalağalı düşünmesi istenen kimsenin normal düşünce yapısında olması şarttır. Normal olduğunu bildiğimiz bir kimse olmaması durumunda, mübalağa sanatı, vız gelir, tırıs gider. Halk tabiriyle, bu kimselere mübalağa sanatının uygulanması, düşünce potansiyeli ile aşırı isteklerinden vazgeçirilmeye çalışılması gibi metodlar kar etmez/ fayda vermez.

           İnsanoğlu ne kadar gayret gösterirse göstersin, hiçbir zaman hayvanların sahip oldukları özelliklere ulaşamayacakları bir ilmi gerçektir. Bir pirenin boyu’nun 180 katı yükseklikten atlayabildiğini duydunuz mu? Bir insanın 180 değil de, mübalağa ile, boyunun 10 katını atlamasını düşünmesini istesek; hemen beyninin, mevcut bünyedeki kabiliyetleri tartarak, bu miktar atlayamayacağı sinyalini o kişiye göndermesi sonucu, “hadi canım sende, bu kadar yüksekten atlanır mı” demesine sebep olabilecektir.

           İnsan ne kadar uğraşırsa uğraşsın, boyu’ nun ancak 2 katını atlayabilir. Mübalağa sanatını uygulayıp; boyunun 5 katı yükseklikten atlamasını düşünmesi istense, bu kadar yüksekten atlanamayacağı sinyalini beyni derhal verir.
Örnekler çoğaltılabilir:

           -Bir serçenin gücüne dahi erişemeyeceğimizi ifade etsem.
           -Bir leopar’ ın 120 Km./ Saat koşabildiğini, insanda bu sınırın 20- 25 kilometrelerde olmasının, ancak rekortmen atletlerde olduğunu söylesem.
           -Bir karıncanın, vücut ağırlığının 5 katı dalları/ yaprakları kaldırdığını; insanlarda ise, olimpiyat rekortmeni haltercimizin bile en fazla, vücut ağırlığının 3 katını kaldırdığını söylesem.

           Sayınız. Binlerce misalde, insandan kat be kat daha üstün böcekleri, hayvanları göreceksiniz. Mübalağa sanatını uygulamak üzere, düşüncede bile bu canlıların seviyelerine çıkamayacağımız, onlarla dahi yarışamayacağımız gerçeğini kulak ardı edemeyiz. Netice itibariyle makul ve mantıklı bir kimse mübalağa sanatına sarılarak, hadiseleri mübalağalı ele alması sonucu, bir kısım arzu ve isteklerinden vazgeçebilecektir.

           Mübalağasız günlerde, normal yaşama standartlarını aşmadan, yaşama şevkimizin, yaşama zevkimizin eksilmemesi dileklerimle…

           Saygılarımla…15,10.2008 23:45

« Son Düzenleme: Temmuz 23, 2013, 12:13:37 ÖÖ Gönderen: is »