Köşe Yazılarına Yorumlar

Köşe Yazıları => Dini Konular/ Manevî Değerlerimiz => Konuyu başlatan: is - Kasım 08, 2020, 05:09:29 ÖS

Başlık: CAMİ VAAZLARI VE İMAM VE MÜEZZİNLER
Gönderen: is - Kasım 08, 2020, 05:09:29 ÖS
CAMİ VAAZLARI VE İMAM VE MÜEZZİNLER

           Her cuma vaktinde, Müslüman' lar camilere akın ederler. Cumanın kılınması Âyet- i Kerîme ile sabittir.

           CUMA GÜNÜ NAMAZ İÇİN ÇAĞRILDIĞINIZ ZAMAN, ALLAH' I ANMAYA KOŞUN, ALIŞVERİŞİ BIRAKIN.       
           62. Cuma Sûresi 9. Âyet- i Kerîme(555. Sayfa):
           “9. Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah’ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”

           Burada "Cuma Namazı" nın farziyeti açıkça görülmektedir. Bugünlerde imamlar cuma namazları için vaaz hazırlamazlar. Diyanetin sitesinde görüldüğü üzere, her cuma gününün vaazları komprime vaziyette, "www.diyanet.gov.tr" sitesinde hazırdır. Bu vaazları okuyup geçerler. Günlük namazlar öncesi, eski zamanlarda vaaz vererek, namaz vaktine kadar cemaate dinî kuralları öğreten imamlar şimdilerde kalmamıştır.

           Bilgiden uzak imamlığın esâmesini kim okur? Sizlerin mantığına kalmıştır. İmamlar önder olması gereken kimselerdir. Ancak zamanımızda, önderlik bir tarafa, suya sabuna dokunmadan yaşayabilmektedirler. Günde toplam iki saat mesai harcayarak; lojmanlarda/ çalıştırdıkları iş yerlerinde

(imamların bir kısmı böyledir. Namaz kıldırdıktan sonra, cübbesini cemaatten önce soyunarak, bulunduğu şehirde ki işlerine koşan imamlar da vardır.)

vakitlerini geçiren kimseler haline gelmişlerdir. Bu kazanç dinimizin helâl kazanç dediği kazanç grubuna girer mi? Takdir okuyucularındır. Mantık sahibi her insan bilir ki, emeksiz kazanç helâl değildir. Helâl olabilmesi için o ücretin "hak edilmesi" gerekir. Hak edilmeyen ücretin Allah katında sorumluluğu vardır. Peki! İmamlar bu aldıkları ücretlerini nasıl helâl kazanç haline getirebilirler? İşte burada şahısların kendi gayretleri devreye girer.

           Zannediyorum Diyanet teşkilâtı da imam ve müezzinlere, câmilerde namaz bittikten sonra çekip gidin lojmanlarınıza demez(Zannediyorum. Zira aslı nedir araştırmadım). Eski imamlar cemaatin sorularını cevaplamak için can atarlardı. Sorulan sorulara, hevesle ve istekle öyle güzel karşılıklar verirlerdi ki; cemaatte saygı uyandırırlardı. Yeri gelmişken anlatayım:

           Bir zamanlar Kayseri' nin Bankalar Caddesinde bir kuyumcu. 30-35 yaşlarında olan kuyumcu genç:

           -Beyefendi ben şuradan kazandığım paranın  helâl mi, haram mı olduğunu bilemiyorum. Bu mesleği bırakmayı bile düşünüyorum. Dediğini hiç unutmuyorum. Bu kuyumcuya girmeden önce, karşıdaki kuyumcudan sorduğum çeyrek altın fiyatlarını alırken, benden önce kuyumcuya gelmiş olan bir kadın, kuyumcuya yüksek sesle, şöyle sesleniyordu:

           -Beyefendi sizden bu bilezikleri bugün 2 saat önce buradan, sizden, aldım. Geri vermek istedim. Sizin verdiğiniz geri alım fiyatı, ödediğim paranın neredeyse yarısına yakın. Ödediğim bilezik fiyatından, 2 saat içerisinde, bu kadar düşme hangi akla, mantığa, hangi dine sığar diye, üzüntü içerisinde, yüksek sesle sesleniyordu. Demek ki, bazı kuyumculardaki bu örneğe bakarsak, genç kuyumcunun mesleği terk etme düşüncesindeki gerçeği gözler önüne sermiş oluruz.

           Eski zamanlarda(çocukluğumda) imamlar, namaz bittikten sonra, huşû içerisinde mihrabın önünde, yüzleri cemaate dönük(tesbih çekmek için, yüzlerini cemaate dönmüşlerdir) oturup beklerler. Son cemaat çıkıncaya kadar mihraptan ayrılmazlar. Son cemaat çıkmadan önce soru sormak isteyenler varsa, onların sorularını cevaplarlar. Soru soran kimse teşekkür ettikten sonra, imam efendi de cübbesini çıkararak, müezzinle birlikte, câmi' den en son çıkanlar olurlardı.

           Nerede kaldı bu imamlar? Nereye gitti bu müezzinler?

           Hatırlıyorum. Çocukluğumda imamlar devletten maaş almazlardı. Cemaatten yılda bir kere topladıkları para/ yiyecek v.s. ile geçinirlerdi. İmam ve müezzinlere maaş bağlandı. Bu günlere gelindiğinde ise, ezan okunduğunda camilere teşrif edebilen imamlar haline geldiler. Gayretli, hâlâ cemaate bir şeyler öğretebilmek için çırpınan imamlarımızı yukarıda anlattığım kategoriden ayrı tutarım. Onları tenzih ederim. Camilerinin tüm ihtiyaçları için ve çevrelerindeki yoksullar için, gün boyu koşuşturan imamlarımız da var; müezzinlerimiz de. Herkes çevresindeki camilerde görev yapan gayretli imam ve müezzinlerimizi görmektedir. Bilmektedir. İmamlar bilindiği üzere örnek insanlar olmak durumundadırlar. Bu tür imamların ellerinden hürmetle ve muhabbetle öperim. Allah sayılarını artırsın. İnşallah!

           Sözümüz, yanlışlarda gezen, ezan okununca camiye, lütfen teşrif eden imam/ müezzinleredir. Burada belirtmek istemedim. Ancak söylememde yarar var. Bazı imam ve müezzinlerin işleri o kadar çok çıkar ki, durmadan, hazır cemaatten imamlık heveslilerinin cemaate imamlık etme fırsatları doğar. Bunlara imamlığı/ müezzinliği havale etmeleri, "huy sıkmış" tır. Devamlı mazeretleri vardır. Yedek cemaatlere namazları kıldırma fırsatı verirler. Bunun takip edilmesi, Diyanet teşkilâtının görevleri arasında olup; mutlaka bu tür görevlilerin takibi yapılmalıdır. Ümidindeyiz.

           Güzelliklerin tüm meslek guruplarında yer etmesi dileklerimle.

           Saygılarımla. 08.11.2020 12:56