Gönderen Konu: BOSNA'DA SAVAŞ  (Okunma sayısı 15485 defa)

is

  • Ziyaretçi
BOSNA'DA SAVAŞ
« : Kasım 21, 2008, 11:30:50 ÖS »
           "ZULÜM ÂBÂD OLMAZ"

           Bosna’da Müslüman katliamı devam ediyor. Avrupa, Amerika, İslâm Ülkeleri, sanki sözleşmiş gibi, Müslüman Boşnakların katliamına seyirci kalıyorlar. Bizim siyâsî kadromuz ise bu katliamlar esnasında uygulanan oyalama, perdeleme taktiklerine, göz yummuş gibi görünüyorlar. Kulak tıkamış, duymaz pozisyonda sağırları oynuyorlar. Böyle olunca da, sanki katledilenlerin görülmemesi için, üç maymunu oynamak üzere, bir yerlerden düğmeye basılmış gibi hissediliyor.

           Tüm dünyada, bu katliama seyirci kalınmasını, sahneye koyanlar ile, bu katliama mânâ veremeyenlerin hayretlerini yıllarca, üzüntü ile, elimizden bir şey gelemeden seyrettik durduk. Bu konuda, ister Kur’ an- ı Kerim’ in ve Hadis- i Şeriflerin özellikle üzerinde durdukları, “İslâm Kardeşliği” mefhumunun ayaklar altına alındığını ifade ediniz; isterseniz insanların, sniper(sınaypır)’ lar vasıtası ile katledilmesi olayına seyirci kalınmasına tek kelime ile “gaflet” deyiniz. Fark etmez.

           Bu katliamın, “Avrupa’ nın ortasında Müslüman nüfus istemiyoruz” diye, 1800 ”lü yıllarda deklare edilen hükümlerin, bu günlerde tatbikata geçirilmesi olayı olduğunu anlamamak mümkün değildir. Bu şer güçlü devletlerin tamamı, bu katliama seyirci kalmıştır.

           Rahmetlik Hakkı Turayliç, Başbakan iken katledilmiştir. Avrupa gözü önündeki bu katliamlara sesini çıkartmamıştır. Seyirci kalmıştır. Toplu mezarlar alabildiğine âşikâr olarak inşâ edilmiş; cesetler topluca gömülmüştür. Bir kısım basın mensupları bu görüntüleri televizyon kanallarından kamuoyuna sızdırıyor. Avrupa, Amerika ve bizim zatlar, seyirci kalıyor. Bizim siyasi kadromuz (devlet adamlarımız demiyorum, zîra devlet adamlığının târifi farklıdır.) seyirci kalıyorlar. “Âfâki konuşmayalım!”, “Lâf olsun beri gelsin” demeyelim kardeşim, elden ne gelir diyenleri duyar gibiyim. Ne mi gelir? Ben devlet adamı isem ve bu dine, bu millete el ve dil uzattırmayacaksam, yapılacaklar çoktur. Yapabilenler/ yapabilecekler için de çok basittir. Sıralayalım:

           -Ey Avrupa Devletleri! Sizler insanlığınızı kaybederek, “Avrupa’nın ortasında Müslüman nüfus istemiyorum” diyen, vahşi düşünceli kimselerin suyunda hareket edebilirsiniz. Ancak bizler, ne bir Müslüman’ ın, ne de bir Hıristiyan’ ın(bilindiği üzere, Müslümanlarla birlikte, Hırvatlar da katledildi) katledilmesine; keskin nişancılar tarafından, insanlığa yakışmayacak şekilde kilometrelerce menzilli katliam silâhlarıyla, kahpece vurulmalarına, gönlümüz razı olamaz. Tüm insanların yaşama hakları kutsaldır. Bu nedenle saldırılarınıza son veriniz. Aksi takdirde sizlerle tüm münâsebetlerimizi kesiyoruz. Büyükelçilerinizin tamamını gönderiyoruz. Sizler insanlığınızı hatırlayacaksanız, en kısa zamanda bu zulme son verirsiniz. O zaman medenî milletler olduğunuza inanarak, sizlerle münâsebetlerimizi devam ettiririz. Kasapların, katillerin yönettiği vahşiler ordusu Sırpların, tüm savaş suçlularını da derhal toparlayıp, gerekli cezaların verilmesini bekliyoruz. Bu şekilde hareket ederseniz, sizlerin tek dişi kalmış canavarlar olmaktan kurtulmak istediğinizin delili olarak sayabileceğimiz bu davranışınız, tarihe, “katliamlara izin vermeyen Avrupa Devletleri” olarak geçme şansını da sizlere verecektir. Bu böyle bilinmeli ve gereği en kısa sürede yerine getirilmelidir.

           Bu şekilde kararlı, devlet adamlığına yakışır, çeşitli mahfillerden medet ummayan görüntüsü içerisinde bir devlet adamlığı yapma şansını, böylece kaçırmazdım. 

           Sniper‘ lar göz göre göre, televizyon kameralarının önünde açıkça, çoluk çocuk demeden, insan katlediyorlar. Evet! Televizyondan esefle seyrettik, çocuk, yaşlı demeden katlediyorlar. Mâlum devletler ve mâlum gürûh seyirci kalıyor.

           Hatırlayacaksınız, İngiltere’ den insan avına gelmiş bir sınaypır televizyon kameralarına konuşturuldu. Hangi adalet duygusu olan devlet veya insanlar ayağa kalktı da; “böyle vahşet olamaz. Bu sınaypır adalet önüne çıkarılmalıdır.” dedi ki.

           Demir gibi elli olduğu iddia edilen, ancak hiçbir konuda, pamuk elli dahi olamayan zat “Uyarı’ ya gerek yok” diyebiliyor. Bu nasıl bir insan eti yeme sevdasıdır. Bu katledilen insanlar Müslüman Kardeşin değil mi? Bu insanlar, insan değil mi?

           İçimiz içimize sığmıyor. Uçup cepheye gitmek istiyorsunuz; gidemiyorsunuz. Gidenler gitti. Gayet güzel de savaştılar. Kime karşı. TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR‘ a karşı. Aklımızı başımıza almalıyız. Tek dişi kalmış canavar her yüzyılda; dünyanın her yerinde karşımıza çıkmaya and içmiş, yemin etmiş, insanlığın yüz karası, canavarlardır. Tetikte ol. Gözünü aç. Gaflete düşme. Her devirde karşına başka isim ve başka sıfatlarla devamlı çıkacaktır bu tek dişi kalmış canavarlar gürûhu. Temennimiz odur ki:

           Tek dişi kalmış sırp canavarının hak ettiği cezayı dünya’ da bulmasıdır. Bu insan eti yiyen, namus düşmanı canavarların hak ettikleri cezayı bu dünyada bulmaları arzumuzdur, beklentimizdir.

           Yeryüzündeki tüm iyilik melekliğine soyunmuş devletlerin, bilhassa buzlarda sıkışmış bir balinayı kurtaracak kadar insancıl(!!!) duygular taşıdıklarını ima etmek isteyen devletlerin; Müslüman Boşnakları sürek avı(evet! Resmen sürek avı: Köpekler salınmış, elde dürbünlü tüfekler, at üzerinde, hurra nidâları) ile avlattırırken kıllarının kıpırdamadığını görsek de, ilerideki menfaatleri için insancıl görünmek isteyecekleri, yine bazı milletlerin gaflete, rehâvete düşmelerine sebep olacakları mâlumumuzdur. Tüm Müslümanların da mâlumu olmalıdır. Zîra nerede Müslümanlar arasında çatışma varsa, perde arkasında bu, tek dişi kalmış canavarlar gürûhunun silahı ve fitnesi oradadır. Rahmetli Mehmed Akif Ersoy’ un dediği gibi:

             Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
             Nerde? Gösterdiği vahşetle: "Bu bir avrupalı”
             Dedirir. Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
             Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhut kafesi!
mısraları, bu tek dişi kalmış canavarların târifini en kısa ve veciz şekilde ifade etmektedir.

           Katliamların insanlık suçu olduğunu kabul edemeyen devletlerin, “zulüm ile âbâd olanın; sonu berbâd olur” sözü gereği, gerçekten berbâd olacakları günler de mutlaka gelecektir. Şüpheniz mi var? Ben de şüphe yok. Gün gibi âşikâr(apaçık) görünüyor. Berbâd olacaklardır. Göreceksiniz.

           Saygılarımla… 10.01.1993
« Son Düzenleme: Aralık 07, 2016, 12:33:01 ÖÖ Gönderen: is »