Gönderen Konu: MÜZİK RUHUN GIDASIDIR  (Okunma sayısı 20435 defa)

is

  • Ziyaretçi
MÜZİK RUHUN GIDASIDIR
« : Mayıs 18, 2008, 12:43:42 ÖS »
MÜZİK RUHUN GIDASIDIR

           Müzik ruhun gıdasıdır. Ancak müziğin türlerine göre bu gıda mefhumu değişiklikler arz etmektedir. Gıdalarda da(bilhassa bu günlerde) değişik faydalanma derecelerine ayrıştırılarak isimlendirme yapılmakta; “faydalı gıdalar” ya da “zararlı gıdalar” şeklinde sınıflandırılmaktadırlar. İnsanlara, yenilmesi gereken gıdalar/ kesinlikle yaklaşılmaması gereken gıdalar, listeler halinde verilmektedir.

           Her yapılanı müzik saymak; insanların birbirlerine olan saygısından; sanatkarlara olan sevgilerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle her yapılan müzik türünü, her insan, aynı zevkle dinlemeyebilir. Genel olarak her milletin kendi müziği kendi insanlarına güzel gelir. Derler ya! “Kuzgunun yavrusu kuzguna hoş gelir.” Doğrudur. Her insan, içinde yaşadığı cemiyette, kendi kültürü saydığı nağmeleri sever.
   
           Memleketinin kültürü olan müziğin her türüne genelde sevdalanırlar. Zevkle dinlerler. Zira kendi ülkesinin müzik aletlerinden çıkan nağmeler, kendi insanlarına zevk verir. Onların çeşitli zamanlarda müziklerinin eşliğinde gelişen duygu ve düşünceleri o insanları çeşitli iklimlere alır götürür. Birçok hatıraları, kendi müziğini dinlerken canlanır. Tarif edilmez duygularla, hayatlarına zevk katarak, hayata bağlanmalarını sağlar. Kendi memleketlerine olan güzel duygularını, kendi memleketinin insanlarını sevmelerinin başlangıç noktalarını teşkil eder.

           “Müzik evrenseldir” sözü doğrudur. "Müziğin milliyeti olmaz." Bu söz de doğrudur. Kesinlikle yanlışı yoktur bu sözlerin. Afrika’da bir kabilenin gençlerinin ellerinde ağaçtan tokmaklarla, gerilmiş deriler üzerine vurarak yaptıkları; ya da at kılından tahtalara gerdirerek yaptıkları müzik aletlerinden çıkan sesler eşliğinde dans etmeleri, o gençleri ne kadar memnun eder; ne kadar mutlu eder. Bu duygu tarif edilemez. Bunu o kültürün içerisinde büyüyüp gelişen insanlardan daha iyi kim anlayabilir? Basit çalgılarla yaptıkları müziği severler. O müzik eşliğinde kendilerinden geçerler. Bu kültürün insanı kadar hiç kimse bu tür müziği, o gençler gibi sevemez.

           Bazı kimselerde, her kültürün müziğini zevkle dinleme iştihası, hevesi vardır. Elbette zevkler ve renkler tartışılmaz. Doğrudur. Çeşitli milletlerden insanların bazıları, her tür müziğe hayran olabilirler. Bu da mümkündür. Ancak her insan kendi müziğini daha çok sever. Tabiidir ki, çocuğunuza başka kültürlerin müziğinden başka müzik dinletmedi iseniz; kendi kültürünün müziğini hiç tanımadı ise; o zaman bu çocuktan kendi memleketinin müziğini sevmesi beklenemez. Zira siz ağacı büyütmek için gerekli suyu vermemişsiniz. Ağaç büyüyecek diye bekliyorsunuz. Böyle bir beklenti içine girmenin yanlışlığını, kendi kültürünü tanıtmak için gayret saf etmeyen tüm anne ve babaların bilmesi gerekir.

           Bazıları vardır ki her tür el işi sanatlara aşıktırlar. Her tür el işi yapan sanatkarların el işlerini yaparken, onları zevkle seyrederler. Bu tür insanlar için bu sanat sevgisi, ayrı bir güzellik taşır. Ancak müzik bir kültür; müzik insanları kaynaştıran, birbirlerine kenetleyen bir enstrüman olması sebebi iledir ki, müziğin milliyeti vardır. "Müzik, öncelikle insanların kendi kültürü için yapılmalıdır" sözüm de tartışılmaz bir kesinlik ifade eder. Hiçbir millet yoktur ki, yaptığı müziği kendi kültüründen başka kültürler için yapsın. Elbette emperyalist emeller taşıyan milletler, bu tezin aksi hareket etmek zorundadırlar. Onların yaptıkları müzik, hem maddi, hem de manevi yönden, başka kültürlerin/ başka devletlerin insanlarını tesir altına almak gayesi ile yapılmak zorundadır. Kendi müziklerini emperyalist emellerinin aracı olarak yaparlar ki, örnekleri günümüzde, göze giren çomak kadar belirgindir. Bu tür yapılan müziklerle tesir altında kalan milletler de olabildiğince çoktur. 

           Taklitçi milletlerin kendi öz müzikleri yerine diğer ülkelerin müziğini öne çıkarmaları anlaşılamaz bir gaflet; hatta memleketlerinin, bilhassa gençlerine yapılacak en büyük kötülüktür. Bu sözlerimi destekleyen ve dünyanın tüm ülkelerinden görüntüsünü alabildiğimiz görüntülerin en belirgin olanı, Amerikan müziğinin, kendi örf ve adetlerinden, kendi kültürlerinden uzaklaşan gençlerin bulunduğu tüm ülkelerde, hakim olur hale gelmesidir. Bu tür yabancı müziklerin yaygınlaşmasının, bundan başka, mantıklı hangi açıklaması yapılabilir ki?

           Özetle denilebilir ki, müzik evrensel olmakla birlikte, kendi öz kültüründen koparılmadan yapılan tüm müzik türleri o memleketler için gereklidir. Az da değil; ekmek kadar, su kadar, kendi müzikleri de gereklidir. Ancak bir noktaya dikkat edilmelidir, bu nokta:

           Emperyelist duygularla, başka milletleri tesirleri altına alarak; o milletleri kendi öz kültürlerinden uzaklaştırmak, kendi kültürünü dayatmak/ empoze etmek şeklinde tezahür eden baskıcı duygularla, hareket eden devletlerin bu baskıcı hareketleri sonucu, müziğin evrenselliği yara alır; tartışılır hale gelir. Her milletin kendi kültürünün gereği olan enstrüman ve sözlerle, kendi nağmelerini kullanarak müzik yapmaları, geleceklerinin ipotek altına alınmaması için ilk şart ve öncelikli kültür çalışmalarından olacağından, bu konunun titizlikle takip edilmesi, tüm devlet adamlarının öncelikli görevlerindendir.

           Müzik evrensel olmakla birlikte, bu düşünce, milli müzik yapılmasına engel değildir. 

           Saygılarımla... 08.09.2003- 22,35
« Son Düzenleme: Ocak 24, 2011, 10:21:23 ÖS Gönderen: is »